Orkide Gökhan
Bugünlerde insanın sevdiği şeyleri ya da kişileri kaybetmesi üzerine uzun uzadıya düşünüyorum. Her şeyi ve herkesi dönüştüren hayat, dayattığı değişimlerle bizleri adeta sınıyor. Bazı kişileri, bazı durumları ya da eşyaları geride bırakmamız gerektiğini biliyor ama yine de vedalaşırken içimizdeki burukluğu atamıyoruz bir türlü. Yine de böyle zamanlarda içimi umutla dolduran, bu yolculukta bana güç veren bir şey var. O da sevgiyle bağlandığımız hiç kimse ya da hiçbir şeyle, onları geride bıraksak da ayrı düşmediğim gerçeği. Sevgi enerjisi öylesine büyük ki, bambaşka şekillerde kendisini hissettirmeye, hayatımıza geri dönüp güzellikler katmaya devam ediyor.
Bu durumu en güzel anlatan hikâyelerden birinin, ünlü yazar Franz Kafka’nın kimliği ve hayatı üzerine yoğun çalışmalar yapmış olan, Alman edebiyatçı Gerd Schneider’in Kafka’nın Bebeği isimli romanında anlattığı bir öykü olduğuna inanıyorum. Schneider’in Kafka’nın son günlerinden ve ona dair bazı bilgilerden kaleme aldığı, yarı kurgusal, yarı gerçek bir anlatı bu…
1923 yılına tarihlenen bu hikâye, Berlin’de bir parkta geçiyor. Kafka, bu parkta yürüyüş yaparken bebeğini kaybettiği için ağlayan küçük bir kız çocuğuna rastlıyor. O dönemde ağır hasta olan Kafka, minik kızı avutmayı başaramayınca onu çektiği üzüntüden kurtaracak bir çözüm bulmaya çalışıyor.
Her gün parka gelip kızın yanına uğrayarak kendi yazdığı mektubu bebeğin gönderdiğini söylüyor. “Lütfen benim için endişelenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım” diyor ilk mektupta…
Kafka’nın küçük kıza getirdiği mektuplar hasta yazar ve kız çocuğu arasında güzel bir dostluk kurulmasını sağlıyor. Kafka bu vesileyle son günlerinde zihnini hastalığından uzaklaştırırken, kız çocuğu da bebeğinden geldiğini düşündüğü mektuplarla avunuyor. Aslında ikisi de, mektuplar aracılığıyla biraz olsun üzüntülerinden kurtuluyor.
Kafka, küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğinin yaşadığı hayali maceraları özenle yazdığı mektuplardan küçük kıza okuyor. Günler ve aylar böyle geçtikten sonra bir gün yazar, kız çocuğuna yeni bir oyuncak bebek getiriyor. Elbette minik kız orijinalinden oldukça farklı görünen yeni bebeği görünce şaşırıyor ama bebeğin cebinden çıkan mektubu okuyunca yüzünden bir gülümseme beliriyor. Mektup şöyle diyor: “Yolculuğum beni çok değiştirdi.”
Yıllar sonra artık bir yetişkin olan küçük kız, bu oyuncak bebekte gözden kaçırdığı bir çatlak olduğunu fark ediyor. Dikkatlice bakınca, bu çatlaktan yepyeni bir mektup daha çıkıyor. Şöyle diyor mektup: “Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin ama sevgi, başka bir surette tekrar karşına çıkacak.”
Daima hayatımızı güzelleştiren sevgi enerjisinde kalmamız dileğiyle…