Melis Saraçoğlu
İnsan, küçük yaşlarda, her şey aynı kalarak ve üstüne daha da güzellikler eklenerek yaş alacağını zanneder ama işin aslı böyle değildir tabi ki. Hayallerin, sıkı dostlukların, ailen… Hepsi değişime uğrar. Bazıları zaman zaman acı verir, ağlarsın, bazıları böyle olması daha iyi oldu diyerek teselli cümleleri ile yüreğinde saklı kalır, bazıları ise yüzünde sürekli bir tebessüme neden olur.
Aslında bu yazdıklarım kişi bazlı değil herkesin zaman içinde yaşadığı doğal bir süreçtir. Kimi 20’li kimileri 40’lı kimileri de 70’li yaşlarında yaşar ama yaşar. Ama her yaşta söylediğimiz tek bir cümle vardır : “Her şeyin hayırlısı olsun. Demek benim için hayırlısı buymuş.”
Hayaller Şekil Değiştirir
Büyüdükçe hayallerin şekil değiştirir. Sistem seni bir yerlere sürükler ve sen o sistemin içinde eline yeni bir hayal balonu alırsın çünkü eskisi patlamıştır ya da ansızın elinden uçup gitmiştir. Yeni hayaller umut verir çünkü insan doğası gereği hayal kurmadan yaşayamaz.
Çocukken, gençken kurduğunuz hayalleri düşünün gerçekten gözlerinizi kapatın ve düşünün… Kaçını gerçekleştirdiniz? Kaçınız istediğiniz hayatı yaşıyorsunuz? Ben bunu kendi adıma sorguladığımda hep kendime “saçmalama, neyin eksik diyorum” diyorum. Ama aslında hayallerim vardı. Masa tenisinde milli takımda olmak, yüzücü olmak, halk oyunları ekibinde yer almak, dans etmek gibi bana mutluluk veren dallarda var olmak benim hayalimdi ama olmadı. Bunun için hiç kendimi suçlamadım hep başkasını suçladım. Ama bir gün gittiğim bir NLP Uzmanı dedi ki: “Gerçekten isteseydin kimse önünde duramazdı”. İşte o günden beri hayallerimden vazgeçtiğim için kendime kızıyorum. Kendi adıma kaybettiğim bu renkli balonları çocuklarım bulsun diye uğraşıyorum. Onların önünü açmaya çalışıyorum ama zorlamadan. Niyetim benim hayallerimi gerçekleştirmeleri değil. Sistemin onların balonlarını patlamaması… Ben de yeni hayallerimin peşinde olacağım tabi ki 🙂
En sıkı dostum dediklerin aslında bir toz bulutu
Büyürken en acımasız olan dost dediklerinin aslında gerçek olmadığı ile karşı karşıya kalmaktır. İnsan çevresinde sürekli görüşeceği, özelini paylaşacağı, iyi günde kötü günde diyeceği dostlar ister. Bilirsin ki onlar hep olacak ve sen düşsen de, boğulsan da asla senden vazgeçmezler. Benim böyle dostlarım var. Bir yıl görmesem bıraktığımız yerden aynen devam ederiz. Ölüyorum desem koşup gelir, akşam kapıda kalsam gidip kapısını çalarım keza ben de onlar için aynı şekilde… Ama bu yaşımda yaşamam dediğim, sorgusuz sualsiz, nedenini bile bilmediğim nedenle hayatımdan gidenler ya da hayatım da varmış gibi görünüp dost olmadıklarını gördüklerim de var. Bu aralar bu konuyu çok sorguluyorum. Boş vereyim gitsin değil mi? Ama iletişimsiz bir yok oluş kapatmıyor defteri sanırım. Ben ki yaklaşık 14 senedir İletişim sektöründeyim, bizim deyimimizle iletişemiyorum 🙂 İnsanlar konuşa konuşa anlaşır derler ama biz 21. Yüzyılda bundan çok uzağız. Sosyal medyanın içinde pembe bir dünyanın içinde yaşıyoruz. Ne diyelim “gidenlerin yolu açık olsun” demek ki hiç yoklarmış.
Şekil değiştiren aile nasıl mı oluyor?
Büyüdükçe büyüklerinden biri bu diyardan göçüyor. Nefes alamam diyorsun? Ama hayat sana başka bir nefes veriyor. Sen de yuvandan kopup kendi aileni kuruyorsun. Ailen çocukların ile büyüyor. Dayı, hala, amca, teyze ve büyükanne, büyükbabalar ile kocaman bir aile oluyorsun. Arada beklenmedik küslükler ve çocukken çok sevdiğin dayın hayatında yokmuş gibi oluyor. Bu yok oluşlar ne zaman ağır veya anlamsız geliyor? Yaş aldıkça…
Siz siz olun, hayallerinizden vazgeçmeyin.
Siz siz olun, onlar sizinle konuşmasa da siz gidin ve konuşun. Defter gerçek anlamda kapansın.
Siz siz olun, affetmek erdemini kaybetmeyin.
Hayat kısa ve yarın ne olacak kimse bilmiyor. Son pişmanlık neye yarar?